17 Haziran 2012 Pazar

17.05.12

Daha fazla düşünerek kırık hayallerden bozma dünyasını alt üst ediyordu. Güneş batmaya yakındı, havada o hüzün kokusu.. Kurumuş yapraklara bastığında çıkan o ses daha çok canını yakıyordu, içinde büyüyordu da büyüyordu. Oysa eskiden ne çok severdi kurumuş yaprakların üstünde yürürken çıkan sesleri. Duymamak için o şarkıyı başlattı. Kelimeler durmak bilmeden beyninin içinde geziniyordu. Neden böyle olmuştu her şey? Cevap bulamadı ve yürümeye devam etti. Attığı her adımda bir anı saklıydı sanki, pusuda gibi. Oysa eskiden ne çok severdi anımsayıp gülümsemeyi. Sonradan canını acıtacağını bilseydi, belki.. Durdu. Gözleri öyle doluydu ki önünü göremiyordu. Karardı.. Zaten o günden beri hep karanlıktı. Gözlerini açtığında gördüğü tek şey başında toplanan insanlardı, oysa görmek istediği çok başkaydı. Madem öyle.. dedi. Tekrar kapattı gözlerini, yanaklarından sarı yapraklara birer damla yalnızlık düştü. O günden beri “sonbahar” hep “yalnızlık” oldu.

13 Haziran 2012 Çarşamba

13.06.12

Film bittikten sonraki kalabalığın dağılışı gibiydik.
Ceketimizi aldık
Üstümüzde bir telaş
Hala kulaklarımızda çınlayan soundtrack
Aklımızda düşünceler
Buruk bir etki
Sağa, sola tek tek dağıldık
Son bir kez ekrana baktık
Işıklar yandı
Ekran karardı. 

Belki..

11 Haziran 2012 Pazartesi

Nazım Hikmet

"bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen
hala yalnızsan, için rahat olsun. giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur
ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka 
hiçbir işe yaramayacaktır.

sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. hani
ağzınla kuş tutsan "bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla
bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. yaptıklarınla
değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. bu mahkemede hafifletici
sebepler yoktur. iyi halin cezanda indirim sağlamaz.

sen, "ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap
verecektir. ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla
karşılaşacaksındır. üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi
yaşadın.özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün,
şiirler yazdın. "peki o ne yaptı" deme. herkes kendinden sorumludur aşkta.
sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.
bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için
uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? hayatı ıskalama lüksün yok
senin. onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.

her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli
çok oldu. hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. sen
mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... epeydir eline
almadığın kitaplar seni bekliyor.kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun
mu? kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da
keyif verecek sana.yine içeceksin rakını balığın yanında. üstelik
dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....

sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan
yürektir.yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da
içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. sen
yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. elbet
bitecek güneşe hasret günler. ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik
bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
hayatı ıskalamaya lüksün yok senin....."


Nazım Hikmet

11.05.12


5 Haziran 2012 Salı

05.06.12


Hakk' ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine teslim ol.

Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın.
"Düzenim bozulur hayatımın altı üstüne gelir" diye endişe etme.
Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?