19 Kasım 2016 Cumartesi

19/11/2016

Merhaba

Uzun zaman oldu seni yazmayalı. Özlememiş olabilirsin bu büyükçe bir ihtimal ama özlediğini düşünmek birazda işime gelmiyor değil hani. Bu düşüncem, yazmak için nedenlere sığınma isteğimdir belkide. Kim bilir..

Yıllarca buraya söylemek istediklerimi yazdım çizdim durdum. Kah okuduğum kitaplardan derledim kah kendim ekledim. Sonuçta hepsi ben, hepsi yaşadıklarım, hepsi hislerim ve hepsi hayatım. Evet yazdığım herşeyi yaşadım ben. Bunları okuyanlardan gelen tepkiler bir hayli ilginç geliyor bana. Çünkü istisnasız hemen hemen hepsi bu kadar bohem görünen bunları yaşamış olamaz diyor. Gerçekten sen misin deniyor ya da sen hangi kızsın? Ben, beni nasıl görmek istiyorsanız o kızım.

Eminim çoğunuz birtakım pişmalıkları, umutları,  bekleyen olmayı yaşamıştır. Sizi bilmem ama ben, buraya yazdıklarımdan bir hayli fazlasını yaşadım. Burası sadece son demde, avazım çıktığı kadar bağırmak istediklerimle dolu. Geri kalanı zaten hayatım.


Ahh..

Son zamanlarda bir hayli biriktiğimin farkındayım. Anlam veremediğim kadar tuhaflıklar silsilesi içerisinde savruluyorum. Diyorum tamam hadi geleceğe adımlar at ve koş ! Sonra duruyorum ve her defasında dört nala koşarken ayaklarım geri adımlar atmaya başlıyor. Belki de hala geçmişte yaşıyorum ve oraya gitmek istiyorum ...

Aramıza kaç dünya girdi kim bilir? Senden sonra öyle büyük bedeller ödedim ki.. Senin yalan ve ihanete ödediğin bedelin çok daha ağırını ben dürüstlüğüme ödedim. Gözlerin beni ararken benden önce kaç gözde kirlendi kim bilir? Seni defalarca karşıma aldığımda bile sen 'neden yaptın?' larını sıralarken bana, ben bunun hesabını soramadım. Çünkü geçip gidecek o anın keyfini sürmekle meşguldüm ben. Yıllarca içimde kalan, o geldiğinde bunu onunla kesinlikle yapmalıyım dediğim uktelerimi yaşamakla meşguldüm.  Halbuki bütün bunlara ne gerek vardı? Hayat beni sensizken de uzun uzun öldürüyordu zaten.

Kalır gibi gidişlerini izledim önce, sonra gider gibi kalışlarını. Ve anladım ki ne sen gidebiliyorsun ne ben kalabiliyorum.Öyle bir hayat yaşıyoruz ki şimdi, her yol dönüp dolaşıp sana geliyor. İnancı kırılmayan hiç bir aşk bitmezdi oysaki; inancımı da alıp gitmeseydin..

Bazı yaralar geçmez. Sadece acısı hafifler.
İzi kalıyor. Ne izi bırakan için önemi var ne de seni onunun bıraktığı yarayı taşıyamamanın.
İçindeki aşkla beraber, taşıdığın acılar bir zaman sonra ağır gelmeye başlar iyice.
Ne oluyor biliyor musunuz?
Sizin canınızı yaktığını unutup, en azından bıraktığı acıyı taşımakla yetinmeye başlıyorsunuz.
Aşk böyle bir şey işte. En ufak bir şeyle yetinmeyi başarabilmek.
Bu bir acı dahi olsa.
Gülüşü bile bu acıyı geçiremiyorsa...
Daha fazla söze gerek yok ..



Biz yine kendi yarattığımız uçuruma düştük sevgili.. Ve hayat , aşkı bir kez daha yendi . .

2 Şubat 2016 Salı

(02/02/2016)

Bu gece sana söylemek istediğim bir şeyler var, lütfen oku bunları.
Canıma okur gibi değil, canıma dokunur gibi oku ..

Ben seni nasıl unutacağımı bilmiyorum. Ne zaman unutmak istesem, bir şeyler hatırlatıyor seni. Bir şarkı,  bir koku, bir film ya da şiir. Seni hatırlayacak hep bir bahanem var benim. Ne kadar denediysem olmadı, ne yaparsam yapayım olmuyor işte! Aslında seni unutmaya kıyamıyorum bile. Saçların geliyor aklıma, ellerin, sesin, tenin

Yokluğun dünyanın sonu değil tabi ki bunun farkındayım.Elbette daha büyük sorunları olan insanlar var, davası olan, büyük savaş verenler var bu dünyada. Ama bunların hiç biri kandırmıyor beni, dindirmiyor acımı, avutmuyor gönlümü. Herkesin derdi kendine büyüktür bilirsin, benim acım da sensin.

Her gece sana bir şeyler söylememek için, yazmamak için kendimi zor tutuyorum. Bir mesaj atsam iletilmeyecek kadar uzaksın, ya da iletilse bile cevap veremeyecek kadar yabancı. Kokun hala burnumda.Saçların, ellerin..  Öyle ezberlemişim ki sana ait olan her şeyi, bir türlü aklımdan çıkarıp atamıyorum. Bu yüzden kabullenemiyorum gittiğini, kendime bu yüzden yediremiyorum bittiğini.
 
Ve inan bana öyle özledim ki, ''akla zarar'' ...

Beni en çok üzen ne biliyor musun? Seni en iyi tanıyan benim ! ' Nasılsın?' diye bile sormama gerek yok çünkü yüzünden, gözlerinden, hatta seni görmesem bile ses tonundan anlayabilirim nasıl olduğunu.Neyi çok sevdiğini ve özünü en iyi ben bilirim, neden nefret ettiğini de . Seni bir daha kim sevecek böyle, kim sakınacak gözünden bile ?

Çok özledim seni, milyon kere özledim..
İlkindim, sonunda olmak isterdim..
Ne yazık, sonum oldun ..

Bilmem benim kadar farkında mısın bazı şeylerin. Her yolun bir şekilde sana çıkması, adının gölgesinde geçirdiğim koca yıllar ve daha neler neler sence de tuhaf değil mi ? Kader denilen şeye gün geçtikçe daha da inanıyorum. Evet kaderim sensin ve inşallah bize geç kalmazsın. Çünkü ben içimde senin keşkelerinle ölmek istemiyorum. Severek ayrıldığımız ve bunun ikimiz için de daha iyi olacağını söylediğin o günü tekrar tekrar yaşıyorum. Gittiğin o yoldan geri dön ! Döndüğünde ilk olarak ben karşılayacağım seni söz !

Bitmesin istiyorum şu mektup ama bir son gerekiyor ya her şeye bilirsin işte. Nasıl sevdiğimi bilirsin seni ve sana doyamadığımı da cümlelerimden anlarsın. Ardımda bir şeyler bırakıyorum sana. Beni hatırlaman için hepsi. Ben seni unutmam deme çünkü unuttuğun anlar olacak. İlk gün nasıl tanıştıysak öyle hatırla beni. Öyle sev ve gerekirse öyle unut ama  sana nasıl aşık olduğumu hiç unutma.

Allahım . . .
Beni onunla sınama, kaybediyorum . . .









7 Aralık 2015 Pazartesi

( 07.12.2015 )


   Merhaba genç adam ...
   Merhaba eksik yanım ..
  Bu sana gönderemediğim birçok mektuptan yalnızca biri . . .

Deli gibi sevdiğin birinden vazgeçmek kolay değildir. Hele ki ona içinden gelerek en saf halinle '' Canmsın'' dediysen, ''Hayatım'' dediysen hiç kolay olmaz. Çünkü vazgeçtiğin herhangi biri değil, 'hayatın'dır. Bu yüzden bazı ayrıklıklar biraz da intihardır...

Ne kadar pişman olacağımı, üzüleceğimi bile bile vazgeçiyorum. Çünkü bugün bunları yazarken  bile gırtlağıma birşeyler düğümlenip kalıyor...Uzun uzun sevdim çok uzun şeyler yazmalıydım.. Anlamalıydı, dönmese bile farkına varmalıydı.. Bunları olur da eğer bir gün okursan, okuduğunda ben çoktan gitmiş olsam dahi senden tek isteğim, gel. Ulaşılmaz değilim ve unutmaya çalıştığın bir anı olarak düşünme beni.  Bir zamanlar sen de sevmiştin aslında beni. Buna eminim . . .

Aslına bakarsan yorgundum, çok yorgun ... Artık duracak, dinleyecek halim yoktu ...

    Mesela sen şuanda çıksan karşıma, sana söyleyemediğim, yakışık almaz diye zihnimden kovduğum bir sürü cümle doluşabilir dilime. Seninle yüzleşememenin acısını taşırken halla, bu hesaplaşma gerçekten çok iyi gelebilir.
   Olacak mı öyle bir an? Seni karşıma alıp bana yaptıklarını, yaşattıklarını tek tek anlatıp, yüzüne vurabilecek miyim ? O yüzden düşünüyorum acaba ne yapsan, ben kendimi huzura ermiş hissedebilir ve bu sayfayı tamamen gönül rahatlığıyla kapatabilirm? Aramızdaki alacak verecek  hesabı kapanmadığı için hala seni de çıkaramıyorum zihnimden .
    Bazen uykumda hesaplaşıyorum. Sana hakkımı helal etmediğimi haykırıp duruyorum. Sen kimi rüyalarımda başı öne eğik, mahcup mahcup bakıyorsun bana. Kimi rüyalarımda ise öylece yine arkanı dönüp gidiyorsun..
    Sırf iyi olduğunu duymamak için, seni tanıyan bütün arkadaşlarımla da arama mesafe koydum.Senden bana bir haber uçurmasınlar; ne yaptığını, gününü gün edişini benimle paylaşmasınlar istiyorum. Hep böyleydin sen. Ben eve kapanıp acı çekerken , içim içimi kemirirken , sen nerede akşam orada sabah eğlenceye verirdin kendini. Hız kesmeden yeni tutkular yaşar, hayatın tadını çıkarırdın.
    Sen buydun, bundan ibarettin.. Doğru soru, ben seni gerçekten bu halinle yaşamaya devam edebilecek miydim ?

   Öyle basit değil inan bana. Hayatını, geleceğini, hayallerini yalnızca bir kişiye ayırıp daha sonra ondan ayrılmak hiç kolay değil !  Bunu ne kadar acı bir tecrübe olduğu hakkında en ufak bir   fikrin bile yok. Çünkü sen en çok sevdiğin zamanlarda terkedilmedin.. Hiç yüzüstü kalmadın, aldatılmadın, bütün alışkanlıklarından vazgeçmek zorunda bırakılmadın ...                        

    Niye unutamazsın biliyor musun ?

    Hayatından bir çok sevgili geçer ama yalnızca birine  saplanıp kalırsın. Hepsinin ismini bile unutursun ; ama onun doğum gününü, en sevdiği rengi, şarkıyı unutmazsın. Hatta telefon numarasına kadar hatırlarsın. Ne yaparsan yap unutamazsın işte. Çünkü en çok o acıtmıştır canını. İnsanın acısı neredeyse aklı orada oluyor işte...
   Ne kadar yazık etmişiz meğer birbirimize. Birbirimizin ömründen ne kadar çok şey çalmışız böyle. Güzel günlerimiz olmadı değil, elbette oldu. Ama neye yarar ki ? Hepsi de unutmak istenen birer geçmişe dönüştü şimdi.

 Ve inan, etrafını saran insan müsveddeleri, sana hiç doğruları göstermedi. Onlar, senin duymak istediklerini söylediler hep. Zaaflar böyle bitirir işte insanı. Seni mutlu eden sahte insanları, sana doğruları söyleyerek ruhunu sıkanlara değişirsin. Onların sana sunduğu sahte dünyanın içinde mutluyu oynarsın. Ama aslında gerçekleri göremeyen bir zavallısın. Arıları öldürmüş, sineklerden bal bekliyorsundur.

Hayat bana neyi öğretti biliyor musun  katilim ? Gülmeyen bir baht için ağlamamayı. Kahkaha atmakla ömrünü geçireceğine, gülümsemeyi dene. İnan çok daha mutlu olacaksın. Ben ki senin akıl hocan değilim. Bu kadar yazdığıma bakma. Sadece okuman içindi. Belki başkaları da yazar, belki onları da okursun. Ama şunu çok iyi bil ki ; okuduklarımızdan ziyade aklımızda kalanlar bize yol gösterir. Umarım unutmazsın bunları. Çünkü bu sana son iyiliğim.



Ve benden geriye sadece bir mektup kaldı ona .Kalbinin taşlarında izim kalsın .. Susuyorum ve gidiyorum. Hoşça kal sevgili..


Ben ne öğrendim  biliyor musun ?
İnsan hiç unutmadığı birini hatırlamazmış.
Ben bu günde seni hatırlamadım . . .

4 Ekim 2015 Pazar

İnce Sızı (04.10.2015)

 Herkesin hayatında gerçekleşmesini beklediği mucizeler vardır; benimse gerçekleşmesini beklediğim mucizem, senin beni gerçekten çok sevdiğinden emin olabilmek ve buna dair kaygı duymamaktı.

 O kadar alışmıştım ki senin durup durup  beni huzursuz edecek bir şeyler yapmana, tam tersi bir hayatı kaldırabilir miydi yüreğim emin olamıyorum. içinde senin ve benim olduğumuz çok mutlu bir hikayeyi zihnimde canlandırmaya çalıştığımda, bir anda yok oluyordu görüntü, araya başka, bambaşka görüntüler giriyordu. Düşün ki ben bunu zihnimde bile kabul edemiyordum, nerede kaldı gerçek hayatta başıma gelsin ..

 Beni böylesine kırıp döken biri nasıl oluyor da, böylesine kalbime girmiş olabilir diye düşünmüyor değilim . Bunu düşünmekse beni daha da üzüyor, çünkü seninle bütünleşen, vazgeçmekte zorlandığım birçok özelliğin sıralanıyor aklımda.

 Gülüşünü ne çok sevdiğimi hatırlıyorum önce. Garip, hem alaycı ama bir o kadarda insanın içini ısıtan bir gülümsemeydi bu. Sol yanağının kenarında belli belirsiz çıkan o incecik çizgi beni öylesine kendimden geçirirdi ki, onu her gördüğümde öpmek isterdim. Kibirli ve çoğu zaman uzak gözlerin garip bir şekilde güven verirdi bana. Çok tuhaf, sanki bana hiçbir şey olmaz, senin enerjin, tılsımın beni her şeyden korur gibiydi.

 Bazen birileri, ''nasıl dayanıyorsun ? '' diye soruyordu. Çünkü onlar uykusuz gecelerimin, kaygılı bekleyişlerimin, değişen ruh hallerimin, kırılan hayallerimi onarma çabalarımın en önemli tanığıydılar. Onlar sorunca, bir an kalakalıyordum Gerçekten  ne yaptığımı, neden buna dayandığımı soruyordum kendime, ama bulamıyordum cevabını.

 Gerçek olan şuydu ki, seninle kalmama engel olacak her şeyi yaptın. Bu bazen aramıza giren başka biri oldu , bazende bana edilmiş ağır bir söz. Kimi  zaman geldi beni yok saydın, kimi zaman da yarı yolda bıraktın..

 Beni aldattığını duyduğum ya da hissettiğim zamanlarda karşına geçip avazım çıktığı kadar bağırma yerine, kabuğuma çekilip sindirmeye çalıştım. Önce bu duygunun bende yarattığı değersizlik hissiyle mücadele ederdim, çünkü beni aldatıyordun, bende ters olan bir şeyler olmalı herhalde diye düşünürdüm. Öylesine bu duygunun içine girerdim ki, o an dünyanın en zavallı, en sevilmeyen, en istenmeyen insanı oluverirdim .

 Kader dedim , buraya kadarmış dedim, daha mutlular artık dedim.. Neden bunu şimdi söyleyemiyorum ? Seni kaybedişimin de kader olduğunu, izin verildiği sürece hayatımda kaldığını ve görevin bitince hayatımdan çıkmak zorunda olduğunu niye kabul edemiyorum hala?

 Oysa sen öyle miydin ? Senin için her şeyin mantıklı bir sebebi, gerekçesi vardı. Hatta beni defalarca aldatmış olmanın bile. Kişi tüm yaşadıklarından kendi sorumluydu ve istemezse bir diğer ona istemediği şeyi asla yapamazdı.

 Birinden sıkılınca arkanı dönüp gidebilir, onu isteyince de sahip olabilmek için her şeyi yapabilirdin. İşte, senin dünyanın özeti de tam olarak buydu . . .

16 Ağustos 2015 Pazar

(16.08.2015)

Bugün yine seni düşündüm. Sanırım giderek daha çok düşünüyorum seni. Sabahları düşüyorsun  en çok aklıma. Özlüyorum.. Bugünlerde yüzünü düşünüyorum en fazla. Güneş yüzüne düşünce kaşlarını çatmanı.Dudaklarını büzmeni. Evet, özlüyorum.. Saçlarının  şekline bir türlü karar verememeni.
 Anlayacağın, seni bitiremedim..

Hayatım  boyunca  hep güçlü  olmaya çalıştım.  Neler gördü  neler yaşadı  bu yürek? Ama hepsini bir şekilde  atlatmayı, ardımda  bırakmayı  başardım. Biraz  kanadım, biraz parcalandim, sonra yeniden, tekrar yaramı  kapatıp yola devam ettim. Biliyor musun, tek zaafım sensin sanırım bu hayatta..

Özlemek beni üzüyor. Sen de çok  üzdün. Hatta hiç kimse uzmedi  bu denli.

Peki senin benimle derdin ne? Aniden kendini geri çekip, yok olup, sonra hiç birşey olmamış gibi birden hayatıma  yeniden girivermek  niye? Sen istesen, zaten hayatımı sana  hediye edebilecekken sen çalmayı  tercih ediyorsun. Istedigin  kadarını  alıp  gidiyorsun  bir dahaki sefere kadar.. Bense, o birdaha ki seferin ne zaman olduğunu  bilmiyorum...

Kimseye fark ettirmiyorum inan. Çok  güçlü gorunuyorum  dışarıdan. Eskisi gibi hep gülüyorum, hatta daha da neşeliyim. Öyle olmalıyım! Anlamasınlar  hala seni düşündüği,  umutsuzca bu aşkın  ardında  kalakaldığımı. Beni mutlu sansınlar. Belki böyle  görünmeye  çalışırken  gerçekten  mutlu olmayı da başarırım bir gün; kim bilir ?












4 Haziran 2015 Perşembe

(04.06.2015)

  Yazdıklarımı herkes okuyacak ama sadece sen anlayacaksın. Ben seni yazacağım çünkü onlara. Onlar seni hissedecek. Beni en çok o insanlar anlıyor. Senden daha çok. Hatta senin beni anlamaya çalıştığın bile söylenemez..

    Bazıları gitse de arkada kalanlar alışmaya çalışmak zorunda kalıyor. Hayat işte, bir şey bırakmıyor gidenin ardından. Oturup seni saatlerce ağlatabilen şeyler bir süre sonra gözlerini bile doldurmaya yeterli sebep olmayabiliyor.

   Bir zamanlar alıştığınız, benimsediğiniz onun kokusunu yanınızdan geçen herhangi birisinin kokusuna benzettiğiniz bile oluyor. Sesi mesela başkasının sesinde bile onu arayışlar içine giriyorsunuz. Beraber dinlenilen şarkılar, izlediğiniz filmler, birlikte adım attığınız her yer. Belki de sadece adını duymak bile en ufak bir kalp sıkışmasına sebep oluyor. Zaman geçtikçe alışıyorsun. Unuttuğun söylenemez. Ama en azından acını dindirdin. Artık yaran seni acıtmıyor. Çevrendekilere unuttuğuna dair izlenimler bırakıyorsun. Sen kimi kandırıyorsun ki ? O kadar kolay mı unutmak ? Hele ki koklayarak öpmüşken ? Kokusunu ciğerlerine çekmişken ?

  Onun başkasıyla olan mutluluğuna seyir halinde bırakıyor seni hayat... Belkide böyle olması gerekiyordur. Belki bu acı sana bir şeyler katacaktı. Sense sadece onun bıraktığı mutlulukla yetinmeyi öğreniyorsun. Elinden başka bir şey gelmiyor çünkü.. Farkında olmadan dünyan değişiyor. Artık değiştirdiğin iç dünyanda hayallerini kara kutundan çıkar artık. Yaralama daha fazla kendini. Bu sefer onu çok özlediğini değil de, çok güçlü olduğunu haykır herkese !


Keşke adını duyduğumda hissettiğim o çaresizlik yerine kokunu içime çekerek sarıldığım o anki mutluluk gelse aklıma ..
Bana yaşattığın bu acıdan sonra tattığımız mutluluğu hatırlayamıyorum.
Bunu tekrarlama olur mu ?
Tüm umutlarını ve hayallerini sana adayan insanın kalbini böyle yerle bir etme ..
Yapma .




26 Mayıs 2015 Salı

( 26 May 2015 )

  

  Çok yazdım. Gidişinden sonra çok fazla yazı yazdım. O cümleyi aldım oraya koydum, öteki cümlenin yerini başkasıyla değiştirdim. Duygularım sana hep aynı ama. Sürekli sabit. Alıp değiştirme şansım olmuyor..

  İnsanlara umut verip bağlayıp sonra çekip gidiyorsunuz ortadan. Güven veriyorsunuz. İnsanın hayatta en çok korktuğu şeyin güvenmek olduğunu bildiğiniz halde güven verip yarı yolda sırt çevirip uzaklaşıyorsunuz.O insanın canını nasıl yakıyor bilmiyorsunuz.Çünkü yaşamadınız. Bir insanın çektiği acıyı anlayabilmek, hissedebilmek için o acıyı tatmanız gerekir.Babasız büyüyen bir kadını, babasız büyüyen bir adam anlar. Çok sevip umutlarıyla ortada bırakan adamı ise hayalleriyle oynanmış kadın anlayabilir yalnızca.

  '' Seni o kadar çok seviyorum ki. İyi ki hayatımdasın. Karşıma nereden çıktın bilmiyorum ama iyi ki çıktın .    Sensiz asla yapacağımı düşünmüyorum .''

  Bir süre sonra :

  '' Ben yapamıyorum, yürütemiyoruz.Benden daha iyilerine layıksın belki de. Belki seni haketmiyorum. Seni üzmek istemiyorum . Kendine iyi bak, hoşça kal .''

  Hoşça kal ?  Pardon ? 

  Kim yarım bırakıldığı için hoşça kalır? Kim herkes hayatına kaldığı yerden keyifle devam edebilir? Hoşça kalınmaz emin ol. Eksik kalır, yarım kalır, pişman kalır..

  Sen beni hep eksik bıraktın. Seni sevdiğimi ilk hissettiğin andan beri. Belki de bu beni hatamdı. Sana sevgimi hissettirmemem gerekirdi. Bazen böyle olur. Sevilmek nedir bilmemiş, gerçek sevmek nedir hissetmemiş birini sevdiğiniz zaman o bunu kaldıramaz. Çünkü onu sizin gibi kimse sevmemiştir.

  Senin ellerini hak etmeyen insanlar tutuyorken, oysa seni sevdiğim gibi sevmemiş ve sevemeyecek olan insanların seni hissetmesi çok zoruma gidiyor. Her fırsatta elimden geldiği kadar yanında olmaya çalıştım. Her anında yanındaydım. Varlığını bir kez olsun hissetmemişken, sana varlığını hissettirdim.


Beş dakika daha fazla sarılsa bir ömür yanında kalacağım.
Haberi yok.


Olur da bu yazdıklarımı okursan..
Okuma.
Satırlarımdan uzak dur.
Sen bu satırların zerre kadarını haketmiyorsun.

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Bazı Kalemler Baştan Kırıktır .. ( 25.05.2015 )

  Merhaba yitip giden canımın içi . . .

  Bazen geç kalmaktır aşk. Ben sana geç kalmışım biraz! Yarım bir hikaye bizimkisi. Başı eksik sonu olmayan, ortası sen'li ben'li. Gögüs kafesimde her gün  biraz daha büyüyen ve kapanması mümkün olmayan bir boşluktun sen. Denize düşen yılana sarılırmış. Ben aşkının içine düştüm de sensizliğe sarıldım. Artık hiçbir aşk paklamazdı beni. Mutsuz bir insanı kandırmak zordur çünkü.

 Kızgın ve kırgınım sana. İntikam hırsı bürüyor bazen içimi. Senden alamadığım intikamın bana nasıl bir yeniklik duygusu yaşattığını bilsen yerimde olmak istemezdin! Ah acım.. Zamana mı bırakmalıyım  cevabı ? 
Zamana güvenme; o da gelip geçiyor ..

 'Git' demiştin giderken; keşke  bu kadar kısa sürse gidebilmek. Sesinde bir çığlık vardı bunu söylerken; sessizliğinde bile kendini ele veren. Gözlerinde ' böyle bitmemeliydi' yazıyordu ama sen gidiyordun.
Beni hiç dinlemedin..
Gittin ..

  Gidecek hiçbir yol yokken bir yolcu gibi beklemek öyle zor ki. Öyle zor ki senden gönderilmek. Şimdi sakin bir boşluğa sığınmak istiyorum. Senden öncesi, bizden sonrası gibi bir boşluğa.. Son damla gözyaşımdaki anlamla/acıyla o ana çiviledim zamanı. Son kez ' Seni Seviyorum '  demek istedim de koca bir sus düştü sol gözümden.. Son kez bakamadan, yüreğimi ardımda bıraka bıraka koştum ..

 Soruyorum sana; İnsan sebepsiz yere terkeder mi sevdiğini ?

  Sevgiyle yad edebileceğimiz birileri kalmalı geride ve onların yerı asla  başkaları tarafından    doldurulmamalı bence. Eskide kalmalı, eskimeli bir şeyler. Herşey eskisi gibi kalabilseydi, hiç birşey eskimezdi.Çocukluk bile, büyümekle kaybedilen bir cennet oluyor. Büyüdüm ve çocukluğumu tüm masumiyetiyle birlikte kaybettim . . .

 Sen benim çocuk kalbimin, çocuk aşkıydın. 
 Ve çocukluk aşkı bir kere yaşanırdı; 
  ben sende  o hakkımı kaybettim ..






1 Mayıs 2015 Cuma

( 01.05.2015 )




 Yalnız biriyim. Ama Yalnızlığı kendi tercihi olmayan biriyim.  Benim hayatımda olan bilir yerinin benim yanım olduğunu... İnsana değer veririm. Hele sevdiklerim "öl!" derse ölürüm. Ama bilirim de; en çok sevdiklerimin bir gün canımı çok yakacaklarını..

   Sen benim gelecek ağrımdın. Ve sadece iki şey vardı hayatımda. Birincisi hayatıma girmen, ikincisi hayatıma girmenin dışında kalan herşey. Ve ben hüzün elçisiyim dünyanın. Benim olmayacağını bilmenin hüznü ve başkasına gideceğini bilmenin acısıyla yaşıyordum. Hiç bir gelecek seni bana getirmeyecekti. Ama yinede yılmıyordum. Yılmadım ! Saniyelerden kocaman bir gelecek kurmaya çalıştım bize. Senden hayaller kurup, içimdeki denizlerde yüzdürdüm. Çok sevdim, evet. Kendimden alıp sana verircesine, kendimde işe yarar hiçbirşey bırakmamacasına. Karşılığını bulacağım sandığım her şey bir boşlukta asılı duruyor şimdi. Ama yine de kötü olmamak adına ihanetine ihanetle karşılık vermedim. İyi kalmak seni de onarır belki dedim. Dedim de..  Dediğimle kaldım işte. Elindeki tek iyilikle bütün kötülükleri düzeltemezmiş insan. Düzeltemedim. Keşke seninle ayrı dünyalarda yaşayan iki aynı olsaydık. Oysa şimdi,  sadece aynı dünyada yaşayan iki ayrıyız. Neden gidemediğimi sorma. Gitmeye cesaretsizim, kalmaya yorgun.

   Önceleri kendimi düşündüm tüm bunlara sebep olarak. Çok sonra anladım ki ben değil, bir başkasıydı onu bu hayattan söküp alan. Çok sevmiş ve herşeyi bir tarafa bırakarak onu seçmişti. Belli ki vazgeçtikleri kadar değer vermemişti ona seçtiği. Kim bilir belkide hayaldi benden geçtiği. Belkide bu yüzden aşk onu  sevmedi.

   Konuşmamızın sonuna gelmiştik. Yanından uzaklaşırken ona son sözlerimi söyledim. ''Aşka en büyük ihanet, sonu ne olacaksa olsun onu hiç yaşamadan bitirmektir. Biz en azından yaşayarak bitirdik. Sen müsterih ol. Adına yakışanı yaptın ve adınla anılacaksın. Umarım aldığın karar seni pişman etmez kendine. Umarım doğruya dosdoğru gidersin. Yanıldığını anladığın an geri dön. Seni burada bekliyor olacağım. Sadece çok gecikme. Belki yine buralarda olurum ama buralar eskisi kadar burası olur mu bilemem. Belki de sen ikimizi de sevmedin. Belki sen en çok kendini sevdin. Seninle en büyük ortak yanımız buydu zaten. Sen de, ben de seni seviyorduk..

  Unutma sevgili ; harcanmış bir yürekle hala kovulduğun kapının önünde bekliyorsan
 gerçekten sevmişsindir..


 Bugün benim doğum günüm; 
 Hayat sana Selam Olsun..... 

27 Nisan 2015 Pazartesi

Merhaba Terk Edenim .. (27.04.2015)

   İnsanlar geçmişlerine en büyük ihaneti unutarak yapar. Benim geçmeyen geçmişim hep şimdimde duruyor. Anılar unutmayı zorlaştırmak için verilmiş cezalardır sevgilim. Ben bu cezaya gülümsüyorum. Senin bıraktığın hiçbirşey ardımda kalmadı benim. İnsana en uzak düşen şey, bilerek geride bıraktıklarıdır çünkü.. Kalbimdeki yerine hiç ihanet etmedim. Yıllarca gidişin hiç bitmedi bende. Kaybedecek de olsam bir yolum vardı sende. Ve hayat o kadar kuralsızdır ki bazen, oyunu kuralına göre oynamak bile kazandırmaz insana. Seni kaybedeceğimi bile bile oynadım bu oyunu. Utanmaktan utanmadan...

   Öyle çok sustum ki sana, kendi sesimi unuttum adeta. Sana dilsizliklerden yapılma bir lisanla geldim, anlamadın.. İki ayrı uykuda, iki ayrı rüyanın birbirine dokunması gibiydi aşk. Sen  bunu bilmiyordun. Toydun. Aramızdaki fark buydu: Sen, ateşin yaktığını bilirdin; ben, ateşte yanmayı ..

   Bitmedi bende yok olasıca yokluğun. Seni beklediğim köşe başları, seyrettiğim filmler, dinlediğim şarkılar. Hiç biri boşluğunu doldurmadı. Yeni yaralar açıyor her biri. İnsanın kendi yanlızlığıyla imtihan edilmesi ne acı değil mi? Sevgimin karşılığı boşluk olmamalıydı oysa. Çok şeyim yoktu aslında sana verebileceğim. Olanlarda seninle gitti zaten. Elimde avcumda yoktu, bende yüreğimden verdim. Bazen düşününce öfkeleniyor insan ; bir ömürlük aşkımı kısacık bir hoşçakal' a nasıl sığdırdın ?

   Bir gün gerçekten  seni terk edebilecek miyim onu da bilmiyorum. Üzerime sinen kokunu duymadan yaşayabilecek miyim? Çünkü, senden geriye sadece sen kalana dek terk edilmiş olmuyorsun. İnsan yaşadığı anın değerini yaşadıklarından ötürü değil,  neler yaşayacağını bilmediğinden ötürü bilemez. Yinede çalan her kapıya koştum belki benimdir diye. Çocuktum işte .. Öyle inanmıştım ki geleceğine ... Seni çok özlüyorum ; bir gün seni terk etme gücümü kendimde bulup bulmayacağımı bilmeye bilmeye...
 Anlıyormusun ?


   Kendi yaramın yabancısıyım şimdi. Kalabalığım çok, insanım yok.. İnsana, insanla varılırdı oysaki...